19 Ağustos 2011 Cuma

OKULLAR AÇILIYOR; BESLENME ÇANTALARI DOLUYOR !

Okul alışverişlerinin en heyecan verici malzemelerinden biridir; beslenme çantaları. Çocuklar için birbirinden farklı desenleri ve çeşitleri ile beslenme çantalarını seçmek zor. Anne ve babalar için ise bu çantaların içlerini sağlıkla donatmak önemli. İlkokul dönemi için beslenme çantalarımızın içine en layık besinler neler mi? İşte çocuklar için önerilerim;
·         Okula sabah ile öğle arasında giden çocuklar için saat 10:00 civarında yapılacak ara öğün hem okul başarısını hem de gün içindeki fiziksel performansı etkiler. Bu sebeple 1 kutu süt(200ml) ve yanına 1 küçük boy mevsim meyvesi güzel bir alternatiftir. Diğer yandan küçük 1 dilim ekmeğin arasına konulmuş 1 dilim peynir ve yanında içilecek 1 kutu organik meyve suyu da güzel alternatiflerden bir diğeridir.
·         Okula öğle ile akşam arasında giden öğrenciler için ise akşam üstü ara öğünü son derece önemli. Akşam yemeğine açlığı kontrol ederek girmek, aynı zamanda günün yorgunluğunu hissetmemek adına, güçlü bir ara öğün daha uygundur. Beyaz peynirli, kaşarlı sandviçler, çavdar ekmeği ile yapılmış tostlar, tam taneli buğday unu ile üretilmiş bisküviler veya esmer ½ dilim esmer lavaş içine sarılmış peynir türevleri beslenme çantasının içine en çok yakışan sağlıklı besinler olacaktır.
Gün içinde aralarda bir şeyler içmeği seven bir çocuğunuz varsa gönül rahatlığı ile ona verebileceğiniz içecek alternatifleri ise;
ü  Ayran
ü  Süt
ü  Aromalı veya sade kefir
ü  Organik meyve suları
ü  Taze sıkılmış meyve suları
ü  Ev yapımı limonatalar
ü  Günde 1 şişe olmak kaydı ile maden suları
ü  Taze meyvelerin kaynatılması ile elde edilen şuruplardır.
Çocukluk çağı şişmanlığı son yılların en ciddi problemlerinden. Çocuğunuzun vaktinin çoğunun okulda geçtiğini düşünürsek okulda tüketilen besinler daha da bir önem kazanıyor. Eğer çocuğunuz kilo problemi yaşıyor ise bir diyetisyenden yardım alınız ve okulda tüketilen besinlerin programlanmasını sağlayınız. 2011-2012 eğitim öğretim yılında Akıllı Beslenme Çantam Projesi ile çocuklara ve ailelerine sağlıklı beslenmeyi öğretmeyi amaç edinmiş Formeo Anne Çocuk Departmanı adına, keyifle ve başarıyla geçecek bir dönem dileriz.  Sevgilerimle…

16 Ağustos 2011 Salı

Sıfır Kalori Editörü Dyt. Elvan Odabaşı Kanar Star Tv STAR AKADEMİ Diyetisyeni!

Formeo Diyetisyenleri başarıya doymuyor:) Hem Formeo Yönetici diyetisyeni hem de Sıfır Kalori Editörü olan Dyt. Elvan Odabaşı Kanar artık Star Tv nin muhteşem jürili yarışması STAR AKADEMİ'nin diyetisyeni. Dyt. Elvan Odabaşı Kanar yarışmacıların sağlıklı beslenmelerini yönetecek ve de kilo problemi yaşayan başarılı star adaylarının kilolarını sağlıklı bir şekilde vermesine yardımcı olarak onları starlığa bir adım daha yaklaştıracak. Sizlerin de tanıklığı ile şahane bir program geçirmek dileğiyle...

29 Temmuz 2011 Cuma

Siz Diyetkolik Misiniz ?

Birbirini takip eden başarısız diyet programları asrın diğer bir bağımlılığı. İnternetten, arkadaşından ya da komşusundan bulduğu her diyeti uygulama hastalığı. Yani diyetkolik! Bu takıntılı durum kişilerde ciddi psikolojik bozukluklara neden olmakta, vücuduna takıntılı hale gelmiş bireyler oluşmakta. Peki, siz diyetkolik misiniz? Günde 2-3 defa tartılıyor, internete girdiğiniz zamanlarda diyet sitelerinde geziniyor, komşunuzun ya da arkadaşınızın diyet listesini uyguluyor, sürekli diyet yapıyor ve hala buna rağmen kilo problemi mi çekiyorsunuz? Eğer bu sorulara evet cevabı veriyorsanız siz bir DİYETKOLİKSİNİZ! Evet, şişmanlığın tedavisi diyettir. Ancak diyet listeleriniz mutlaka bir diyetisyen tarafından sizin yaşam tarzına, fizyolojik ve psikolojik sağlık durumunuza uygun bir şekilde hazırlanmalıdır. Bu bağımlılıktan kurtulmak için yapmanız gerekenler ise çok basit;
• Sizin için ilk önerimiz neden kilo vermek istediğinizi, kaç kilo olmak istediğinizi, bu zamana kadar uygulamış olduğunuz tüm zayıflama alternatiflerini bir dosyada toparlayıp diyetisyene başvurun.
• Ve lütfen sabırlı olun, zayıflama süreciniz bitinceye ve hedef kiloyu görünceye kadar kesinlikle diyet programınızı terk etmeyin.
• Diyette zaman yönetimini sorgulamayın.
• Diyet listelerinizin kalorilerini sorgulamayın.
• Evinizde diyet takip süresince tartı bulundurmayın.
• Eğer mümkünse diyetisyeniniz ile tartı görüşmelerinde tartıdaki kilonuzu görmeyin ve bu kiloyu sorgulamayın.
• Mutlaka diyet süresince beslenme günlüğü tutun. Bu hem size hem de diyetisyeninize yardımcı olacaktır.
• Diyetisyeniniz tarafından hazırlanmış olan diyet programının dışına çıktığınızda yaşamış olduğunuz psikolojik
durumu mutlaka diyetisyeniniz ve psikiyatristiniz ile paylaşın.
• En önemlisi DOYA DOYA ZAYIFLAYIN aç kalarak zayıfladığınız tüm diyet listeleri size bir gün mutlaka tekrar kilo aldıracaktır ve işte siz tekrar kısır bir diyet döngüsüne girmiş olacaksınız.
• Hedef kiloya ulaştıktan sonra 5 yıl süresince bir diyetisyen kontrolünde kilo takip sürecine katılın. Hedef, 5 yıl süresince kaybetmiş olduğunuz kiloyu tekrar geri kazanmamak ve kazanmış olduğunuz doğru beslenme alışkanlıklarını devam ettirmek.
DOYA DOYA YAŞAM…

15 Temmuz 2011 Cuma

DÜĞÜNE 5 KALA DİYET…

Artık evleniyorsunuz. Hayatınızda bir daha aynı heyecanla yaşayamayacağınız o büyük ve büyülü gün geldi. Bu anı her şeyi ile mükemmel yaşayıp ölümsüzleştirmek tüm çiftlerin hayali olsa gerek… Her şeyi ile en ince detayına kadar ilgilendiğiniz bu süreçte genellikle aksatılan veya unutulan bir şey var ki o da üzülerek söylüyoruz beslenme… Oysa yorgunluğun, unutkanlığın ve halsizliğin en az düzeyde olması için bu süreçte yediklerinize bilhassa önem vermeniz gerekir.

POPÜLER ZAYIFLAMA YÖNTEMLERİNE FARKLI BİR BAKIŞ

Günümüzde diyet sözcüğü yediden yetmişe herkesin dilinde artık… Fazla kilosu olsun olmasın herkes diyet yapıyor, herkes az kalorili yiyecekler tüketiyor. Herkes bilinçlendi ancak obezite sorunu gün geçtikçe hızla yayılmaya devam ediyor. Hareketsiz yaşam, değişen yaşam koşulları, fast food kültürü, hatalı diyetler, zayıflama kapsülleri vs… bu liste uzayıp gidebilir. 


Aslına bakarsanız diyet hayatımıza yeni girmiş bir sözcük değil. Tarihte ilk diyeti yapan kişi William the Conqueror (1028–87) olarak bilinen Kral William’dır. Kral William bir savaş sırasında fazla kilolarından kaynaklı atın üzerinden düşünce psikolojik olarak kendisini çok kötü hisseder ve kilo vermeye karar verir. Yaptığı diyet ise; kendisini bir süre odasına kapatıp sadece alkollü ve alkolsüz içecekler tüketmektir. Bunun sonucunda kilo verir, fakat bu durum onun hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı açısından problemler yaşamasına ve erken yaşta hayatını kaybetmesine neden olur. Günümüzde de bunun örneklerine sıkça rastlanmaktadır. Bilinçlenme adı altında uygulanan hatalı zayıflama yöntemleri, kişilerin yaşam kalitelerini düşürerek, yeni sağlık sorunlarıyla karşılaşmalarına neden olmaktadır. Peki, bunların hepsi ne için? Daha iyi görünmek, televizyon ve dergilerdeki o kusursuz mankenlerin ölçülerine sahip olmak, herkese güzel olduğunu kanıtlamak için… Ya sağlık, ya sizin en değerli hazineniz bedeniniz, ruhunuz? Gazete, dergi ve internette yayınlanan popüler diyetleri her yaştan, her cinsiyetten kişi ayrım gözetmeksizin uygulamaktadır. Zayıflama yöntemleri dediğimizde Google’ da 397.000 sonuç karşımıza çıkıyor. Madem binlerce yöntem çözüm var neden biz gün geçtikçe şişiyoruz? Herhalde vücudumuzda ödem var ama bir türlü atamıyoruz…  Biz beslenme uzmanlarının sürekli vurgulamaya çalıştığı üzerinde durduğu nokta şudur: “Diyet kişiye özeldir” yani herkesin diyeti, parmak izi gibidir ve herkesinki birbirinden farklıdır. Bu noktada iş multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Bu arada tek başına diyetisyen de kilo problemini çözemez. Bu bir ekip işidir.Doktor, psikolog gerekirse psikiyatrist, spor hekimi, fizyoterapist ve tabiî ki olmazsa olmaz diyetisyen, bir ekip halinde çalışarak doğru tetkik ve değerlendirmelerle hastanın sağlık problemlerini, vücut analizlerini ve yaşam şekillerini izleyerek en doğru beslenme programını oluşturmalıdırlar. Şimdi herkesi mantıklı düşünmeye davet ediyorum. “X Zayıflama Diyetiyle haftada 3 kilo verin.” Okunduğunda gerçekten cezbedici değil mi? Bunu okuyan kalp hastası, tansiyon problemi olan 45 yaşında bir bayan, diğer okuyan ise 25 yaşında gayet sağlıklı ama kilo takıntısı olan genç bir erkek. Buyurun bakalım her ikisi de aynı diyeti yapıyor. Sonuç ne mi? “hüsran” . İlk hafta vaad edildiği gibi 3 kilo gidiyor. Sonraki hafta da aynı şey oluyor. Çünkü çok düşük kalorili bir diyet ve su ve kastan kayıp sağlıyor. Ama sonrasında bu diyet hiç de gerçekçi gelmiyor. Çünkü hayatta bazı güzel noktaların kaçırılmasına neden oluyorlar. Arkadaş toplantıları, doğum günleri, kutlamalar…Böyle yerlerdeki yiyecekler, genelde kalorili ve diyette olmayan türde yiyecekler oluyor… Bundan sonra bu diyete mahkumsunuz! Düşünsenize hayatınızın geri kalan kısmını diyet yaparak geçireceksiniz. Tabi bu diyet ne kadar işe yararsa. Bir süre sonra sabrınızı yitireceksiniz ve bırakacaksınız, umudunuz kalmayacak, başaramayacağınızı düşüneceksiniz ve o güzelim 1 haftada verdiğiniz 3 er kiloları ikiyle çarparak geri almaya başlayacaksınız. Bu savaş böyle sürüp gidecek…Ama biz barış istiyoruz, biz mutluluk, sevgi ve sağlık istiyoruz. Bunun için diyoruz ki; hayatınızda kalıcı değişikler yaparak beslenme alışkanlığınızı sağlıklı bir şekilde değiştirmeyi hedefliyoruz. Bir danışanımız geçenlerde şu cümleyi kurdu: “ yazdıklarınız çok fazla, zayıflayabilecek miyim bu kadar yiyecekle? 1 hafta sonra 1 kilo vermiş olarak geldi karşıma sonra bana “ yeni moda bu diyetler sanırım.’ Dedi. Gördüğünüz gibi biz bu modayı yaymaya çalışıyoruz. Bunun adı ise; Sağlıklı beslenme modası…
Buyurun bir bakalım hatalı ve popüler diyetler ve onların iç dünyasına;
•          Kısa sürede hızlı kilo vermeyi vaat eden düşük kalorili veya tek çeşit besine dayalı diyet listelerinden uzak durunuz. Unutmayın ki bu tarz listeler hızla kaybedilen kiloları hızlı bir şekilde geri döndürmektedir.
•          Protein-karbonhidrat ayrımını savunan diyetler, vücudun asit-baz dengesini bozar, kolesterolü yükseltir, tansiyon ve kalp-damar hastaları için önerilemez.
•          Proteini yüksek, düşük kalorili diyetlerin kolesterol açısından da zengin olması kalp hastalığı açısından çok önemli bir risktir.
•          Atkins diyeti, Zone diyeti ve South Beach diyeti düşük karbonhidratlı diyetlerin içinde en fazla dikkati çekenler arasında yer almaktadırlar. Peki, sizce düşük karbonhidratlı, yüksek proteinli diyetler uzun vadede kalıcı başarılar sağlayabiliyor mu? Düşük karbonhidratlı diyetlerin mantığı, insülin üretimini azaltmaktır. Kilo alımının temel sorumlusu olan insülin hormonu karbonhidratların varlığında vücutta daha fazla üretilerek glikojen depolamaktadır. Bu diyetlerle insülini azaltarak kilo verimini kolaylaştırmak hedeflenir.
•          Atkins diyeti en popüler düşük karbonhidratlı diyetlerden biridir, başlangıçta bir günlük karbonhidrat tüketimini 20 grama kadar sınırlar. Oysaki yetişkin bir kişinin günde en az 120-130 gram kadar karbonhidrat alması gerekir.
Günlük karbonhidrat alımınızı aşırı şekilde sınırladığınız takdirde, vücudunuz önce depolanmış olan karbonhidratı (glikojen) enerji olarak kullanacaktır. Karbonhidrat kalmadığında ise yağları yakmaya başlayacaktır. Vücudunuz glikojeni yaktığında, su salınır ve kilo verirsiniz.
•          Aynı zamanda yapılan araştırmalar bu tip diyetler sonucunda, vücuda salınan keton cisimciklerinin kemik harabiyetine yol açarak erken dönem osteoporoz riskine yol açtığını göstermektedir.
•          Ketonlar iştahı baskılar, ancak aynı zamanda yorgunluk ve bulantıya da neden olurlar. Sonuç olarak, günlük kalori alımınız karbonhidrattan yeterince düşükse, bu durum kas dokusunun kaybına neden olabilir. Böylece tartımda kilo verdiğinizi zannedebilirsiniz.
•          Zayıflama ilaçlarını lütfen 3-5 kg kilo fazlanız için kullanmayınız. Bu haplar obezite problemi olan bireylerde doktor kontrolünde, doktor tavsiye etiği takdirde kullanılmalıdır. Bu ilaçların kalp damar sağlığı üzerinde oluşturabileceği yan etkiler unutulmamalıdır.
•          Düşük yağ içeriğine sahip diyetlerde, yağda eriyen vitaminlerin gerektiği gibi emilememesi sonucunda; vitamin eksiklikleri yanında, bağırsakların çalışmasında olumsuzluklara neden olarak kabızlığa da davetiye çıkartılır. Böylelikle çalışmayan sindirim sistemi metabolizmanızın da yavaşlamasına neden olur.
•          Sıcak su, limonlu su, sirkeli su gibi içeceklerin içilmesinin kilo kaybına veya yağ yakımına etkisi bulunmamaktadır. Bunlar yalnızca sizi psikolojik olarak telkin eder.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

DİYETKOLİK MİSİNİZ?

YAZIN ZAYIFLAMA ÇILGINLIĞINA KAPILANLAR DİKKAT! 
Diyetkolik misiniz? 
Zayıflamak ciddi bir sağlık sorunu haline geldi. Şok diyetler, düşük kalorili, yıpratıcı listeler, internet veya bazıları eczanelerde satılan haplar, yağı eriten, emen çeşit çeşit yöntemi çekinmeden deneyen birçok insan aslında fark etmeden çoktan 'diyetkolik' oldu bile. Diyetisyen Elvan Odabaşı Kanar, sağlığı için zayıflamaya çalışanlardan, yanlış yöntemler yüzünden sağlığını kaybedenleri hatırlatıyor. "Şişmanlık milyonlarca insanın ortak sorunu. Bir yandan durmadan artan vücut ağırlığı, diğer yandan incecik olma hevesi, soluğu diyet listelerinde aldırıyor. Yanlış uygulamalarsa kiloları değil, sağlığı eritiyor!" diyor. 
EN AZ 1200 KALORİ 
Hem beden hem de ruhu hırpalamasına rağmen, neden hâlâ bu sağlıksız diyetleri yapmaya devam ediyoruz? Kanar, "Çünkü farkında olmadan diyetkolik olduk. Bu bir çeşit bağımlılık. Yüksek dozda, düşük kalorili diyet kullanan bireylerde karşılaştığımız, beraberinde aşılamayan kilo problemleri ve besinlerle ilgili obsesif tutumlara davetiye çıkaran 
bir bağımlılık. Evet, literatürde böyle bir bağımlılık tanımı yok. Ama uygulanan yanlış diyet listeleri sonucunda oluşan böyle bir davranış bozukluğu var artık" diyor. 
Özellikle de 1200 kalorinin altındaki diyetler fizyolojik ve psikolojik açıdan çok ciddi sağlık problemlerine yol açıyor. Hızlı kilo kaybı ve bedenin alıştığı besinlerin günlük beslenmeden uzaklaştırılması, psikolojik açlığa da neden oluyor. Kanar, "Bütün bunlara karşın, birbirini takip eden başarısız diyet programları ne yazık ki yüzyılın bağımlılığı haline geldi. İnternetten, arkadaşından ya da komşusundan bulduğu her diyeti uygulama hastalığı. Bu düpedüz bedenine takıntılı bir halde yaşamak ve beden algısını yitirmek. Yani diyetkoliklik!" diyor. 
Literatürde böyle bir bağımlılık tanımı yok. Ama yanlış diyet listeleri sonucunda oluşmuş bir davranış bozukluğu var artık 
NASIL ANLAŞILIR  


Aşağıdaki sorulara "evet" diyorsanız, dikkat: Günde iki-üç defa tartılıyor ve kilonuzu her görüşünüzde üzülüyor musunuz? 
a İnternete girdiğinizde diyet sitelerinde gezinip bulduğunu ve ondan bundan aldığınız diyetleri uygulamaya çalışıyor musunuz? 
5 Sürekli diyette olmanıza rağmen hâlâ kilo problemi mi yaşıyorsunuz? Jl Kilonuzu ve vücut ölçülerinizi sürekli 
I arkadaşlarınızla ya da yakınınızdakiler-le kıyaslayıp, kendinizi hep şişman mı buluyorsunuz? Durmadan kalori hesabı mı yapıyorsunuz? 
5 Son beş yıldır devamlı kilo alıp veriyor ve her fırsatta yeni bir zayıflama alternatifi denemekten çekinmiyor musunuz? "Aslında ben diyeti bir diyetisyen kadar iyi biliyorum" diyor musunuz? 
6 Gelmiş geçmiş bütün diyet kitaplarından ve alternatiflerinden oluşan bir kütüphaneniz mi var? 7 Gardırobunuzda en az dört farklı bedende kıyafete mi sahipsiniz? 
8 Sürekli olarak çevrenizdekilerin zayıflama hikâyelerini mi dinliyorsunuz? 
9 Hızlı kilo kaybetmek için çoğu zaman idrar söktürücü ve müshil mi tercih ediyorsunuz? IA bendinize şok spor programı (en az bir hafta I w maksimum bir ay, günde 4-5 saat boyunca şiddetli bir biçimde yapılan kontrolsüz egzersiz programı) uyguluyor musunuz? Hızlı kilo kaybetmek için her türlü bitkisel takviye ve zayıflama ilacını denediniz mi?
Haberi gazete küpüründen okumak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:)
http://www.formeo.com.tr/basinda-biz-detay/36/hurriyet-gazetesi-cumartesi-diyetkolik-.html

8 Temmuz 2011 Cuma

Son Moda Vitamin : D Vitamini !

Uzun süredir üzerinizde bir yorgunluk var ve siz de sebebini belki hayat temponuza, belki mevsimlere, belki de beslenmenizdeki yetersizliklere bağlıyorsunuz. Ya da nedensiz bel ağrıları çekiyorsunuz ve doktora gittiğiniz halde bir sıkıntı bulunamadı ama hala ağrınız devam ediyor. Peki, tüm bunların D vitamini yetersizliğinden de kaynaklanabileceğini hiç düşündünüz mü? Evet, yanlış duymadınız, D vitamininin eksikliğinde bu gibi belirtiler görülebilir. Aslında bu güne kadar önemsenmeyen fakat vücuda son derece önemli faydaları olan D vitamininin yapılan son çalışmalarla birlikte popülaritesi artmıştır. Kimi uzmanlara göre güneş ışığında sadece yarım saat aktif bir şekilde kalarak,  kimi uzmanlara göre ise güneşe maruz kalmanın dışında Kasım’dan Haziran’a kadar günde 10 damla D vitamini takviyesi yapılarak faydalarından yararlanmak mümkün oluyor. Peki, D vitamininin yararlarını inceleyecek olursak;
·         Bağırsakta kalsiyumun ve fosforun emilimine yardımcıdır.
·         Magnezyumun emilimine de destek olarak, yorgunluğa ve strese iyi gelir.
·         Kalsiyumun kemikler tarafından kullanılmasında etkilidir.
·         Kemik erimesi ve kemiklerin yumuşamasını önler.
·         Hücrelerin ayrışmasında önemli, böylece kanser gibi hastalıklardan korur.
·         Beslenme ile ihtiyacı karşılamak pek mümkün olmazken güneş ışığında yarım saat kalmak ihtiyacınızı karşılamada yeterli olmaktadır.
·         Damarlarda kalsiyumunun birikmesini önleyerek damar sağlığını korumada, pıhtılaşmayı önlemede önemli etkiye sahiptir.
·         Tansiyonu düzenlemede ve kalp ritmini ayarlamada olumlu etkileri vardır.
·         Bağırsak hastalıklarının riskini azaltır.
·         İnsülin direnci oluşmasını önlemede destektir.
·         Bazı tümör oluşum risklerinin azalttığına dair çalışmalar mevcuttur.